Quantcast
Channel: Turuncu Oda
Viewing all 96 articles
Browse latest View live

"gezi" günlüğü

$
0
0
selam arkadaşlar....

aslında sadece kandil kutlamak için ufak bir yazı planlamıştım ama vazgeçtim..klavye nereye götürürse oraya doğru gidicek bugün....belli ki uzun bir yazı olacak,eğer bu yazıyı okumak için uzun buluyorsan,bir de Taksim'de sabahlamayı dene.......

öncelikle kandilimiz mübarek olsun....Allah (evet,tüm dövmelerime ve 'marjinal' görüntüme rağmen inancı kuvvetli biriyimdir ) tüm kalpleri ve gayb'ı bilendir...hakkımızda en hayırlısını versin...

ben yeri geldiği zaman hep söylerim..."evimde televizyon yok" diye...insanlar da her zaman şaşırır...henüz bunu doğal karşılayan biri ile karşılaşmadım....şaşkınlık biraz azalınca sorulan soru hep aynıdır; "neden?" .....

"BEN, BEYNİME TECAVÜZ EDİLMESİNDEN HOŞLANMIYORUM !!" ....

hep aynı cevabı verdim,vermeye de devam edeceğim....

"aaa...haber de seyretmiyorsun sen o zaman..." diyip aklınca aşağılamaya çalışanlara da bir soru sordum; "sen haberlerde sana gösterilenlerin doğru olduguna inanıyor musun? ben inanmıyorum" dedim...ve hep fark ettim ki karşımdaki insan inanıyor...

söyleyecek bir şey yok..yıllarca savunup durduğum fikrin,bugün gün gibi aşikar karşımda durması bana yetti....ama yetmeyen şeyler de vardı elbet....

geçtiğimiz cumartesi Taksim'deydim...pek de bir olay yaşadığımı söyleyemem...elbet gazdan az da olsa nasibimi aldım ama bir sonraki gidişimle kıyaslanınca deve de kulak değil,serçe tırnağımın yarısı kaldı....

pazartesi dükkanı kapadıktan sonra arkadaşlarla buluştuk,ver elini Taksim dedik,çıktık yola...limonumuz,sirkemiz,talcidli sularımız,maskemiz,pomadımız,tüm dışsal hazırlıklarımız tamamdı da,kimse içsel hazırlık yapmamız gerektiğinden bahsetmemişti....

ben bugüne kadar hiç bir gösteriye katılmış biri değilim,ama bu kez başka....başka oldugunu  hissedemeyenler için üzgünüm...

o gecenin ayrıntılarına pek girmek istemiyorum...o gece sadece Taksim de değildik..Gümüşsuyuna da gittik,sonra sağ sağlim Taksim'e geri döndük...sağ sağlim diyorum çünkü,gerçekten de bir uzvumun sakat kalmasına çok yaklaştım....

"sevgili annem,sevgili Nurdan'ım....günlerdir bu paylaşımı yapmak istediğim halde,seyende yapmaktan sürekli kaçınıyorum...lütfen az sonra okuyacakların için endişelenip,ağlayıp arama...biliyorum çok zor bu senin için,ama lütfen seninle 'baş başa' konuştuğumuz şeyleri hatırla....'senin düşüncelerin farklı,sen farklısın' dediğin anların hatırına güçlü ol....'sen hiç bir şey anlatmıyorsun ki bana' diyerek serzenişte bulunma...hiç bir evlat annesinin 'o kadar 'güçlü oldugunu düşünmez,kıyamaz....eğer daha metanetli bir yapın olsaydı,belki de anlatacağım  ilk insanım olurdun...seni her şeyden çok daha fazla seviyorum...ama ,yapmak istediklerimi sırf sen üzüleceksin diye yapamayacaksam meydana çıkıp direndiğim şeylerin anlamı kalmaz ....."

bu paragraf bir çoğunuza tuhaf gelebilir....zaten bu ara o kadar tuhaf şeyler yaşıyoruz ki sanırım artık şaşırtmaz da.....annem tanıdığım en güçlü kadınlardan biridir...çelişki gibi duruyor dimi ? ama değil....hayatta duruşu öyledir...bir çok özelliğimi de kendisinden almışımdır,bununla gurur da duyarım ama hastalık ,kazalar konusunda metanetli biri değildir...ama öyle olmasını çok isterdim...

sanırım 1,5 yıl önce idi...bir kaza geçirip düştüm ve yürüyemez duruma geldim...şöyle söyliyim; salondan banyoya gitmek yarım saatimi alıyordu....eşim beni ancak 40 dk da giydiriyordu...değil kendi başıma hareket etmek,yattığım yerde sağımdan soluma dönebilmek için çaba sarf ederken gözlerimden yaşlar süzülüyordu....(annem bunu da ilk kez duyuyorsun ama lütfen kızma....kendinden geçercesine ağlayıp üzülerek hastahanelik oldugun için ,bir şey oldugunda sana anlatmama kararım hala geçerlidir )...o günler yatakta geçerken çok şey düşündüm...çok şeyi sorguladım ama en önemlisi de bir çok şeyi fark ettim....

tıpkı pazartesi oldugu gibi....

pazartesi çil yavrusu gibi gazdan kaçarken duvara tosladım....büyük bir hızla....beni kimsenin itmediğine eminim...orası öyle bir yer değil...evde videoları izleyip ahkam kesmeye benzemez....orayı yaşamak gerekir anlamak için....gözlerimden yaş fışkırırken,öksürmekten helak boğazım bir yana bir de yıldızları saydım bir güzel .....

zaten göz gözü görmüyorken birilerinin kolumdan tuttuğunu ve beni çekiştirdiğini algıladım...bir yerlere sığınıp saldırını geçmesini beklemeye başladık....

benim gözlerim zaten hassastır...bir de gaz yiyince düşünün...en nihayet açabildiğimde yanımda kolumu tutan kızın bizim gruptan olmadığını,grubumdan kopmuş oldugumu fark ettim....ama fark ettiğim tek şey o değildi....

sol kulağım da korkunç bir ağrı ve duyma kaybı.....

10-15 dakikalık bir bekleyişten sonra telefonlara sarıldı herkes,dostunu,kardeşini aramaya başladı...bende hemen grubumdan birilerini aradım...buluştuk tekrar....beni yerden toparlayan grupla birleşip daha büyük bir grup olduk....

ben haricinde bir erkek arkadışımız da ayağından hafif yaralandı....ama olay soğudukça benim yaralanmamın boyutları gün yüzüne çıkmaya başladı...sol kulağım kesinlikle duymuyordu....saatler geçtikçe (tabi bir kaç ağrı kesicinin de etkisiyle) ağrı geçti ama işitme kaybı kaldı....

kendimizi toparladıktan sonra Taksim'e doğru yol aldık....yolda giderken iki grup kaynaştık,sohbete başladık...beni yerden kaldıranın iki kardeş oldugunu sonradan öğrendim...biri kız,diğeri erkek....ilginç diyaloglar yaşandı....

kız sordu "sana ne diyim? sibel mi? abla mı?"...."canın nasıl isterse" dedim...sibel dedi...."iyimisin şimdi,ben nasıl çarptığını gördüm...önce duvara kafanı vurdun sonra da yere yapıştın ..." deyince koyverdik kahkayı gitii :)  bende "sümük gibiymişim" deyince gözlerimizden yaş fışkırana kadar güldük...öyleki grubun geri kalanı ne oldugunu sorunca cevap bile veremedik....

aslında komik bir diyalog değildi....ama zihin çok tuhaf bir şey...üzerindeki stresi bir şekilde boşaltman gerektiği zamanlarda ya öfke yolunu seçiyor yada böyle gülmeli kriz yollarını....bizim zihinlerimiz gülme yolunu seçtiği için şükürler olsun.....

krizi atlattıktan sonra ben bir sigara yaktım...bir süre sessiz kaldık....sonra dayanamayıp sordu:

"neden dövme yaptırdın ?"
"ilkini yaptırdığımda 19 yaşındaydım...ikincisini ise 24 yaşında yaptırdım...üçüncüsünü de dövmecilik yapmaya karar verdiğimde deneme için yapmıştım...ilki anneye bir başkaldırı idi...ikincisinde bilincimin yerinde oldugundan emin değilim...üçüncüsü de acemi oldugum için başkalarını kullanmak yerine kendimi kullanma uğruna ama en önemli ve kıymetlisi sonuncusu...inandığım ve düşünce sistemimin temel taşlarını önce resmettim,sonra da kendime kazıdım" dedim....

laf lafı açtı...eşimden,hayatımdan yaptığım işten konuştuk...cebini çıkarıp hemen Turuncu Oda'yı kaydetti....ve şu cümle ağzından kaçtı....

"senin gibi birini kurtaracağım hiç aklımdan geçmezdi...."

söylemesiyle özür dilemesi bir oldu....ben sadece gülümsedim....önemli olmadığını söyledim....ama dinletemedim....defalarca özür diledi...hiç gereği yokken....ve en sonunda bir cümle daha patlattı:

"ben senin gibileri gördüğüm zaman nefret duyuyordum biliyormusun? "

"neden?" dedim..."senin gibi başımı örtmediğim,oram buram dövmeli oldugu için mi?" ....."evet" dedi...."bu ne zamandı ?" dedim....şaşırdı...."nasıl yani?" dedi...."bir kaç saat önce beni yerden kaldırmamış olsaydın muttemelen daha kötü şeyler yaşacaktım...ama sen beni orada bırakmadın... kurtardın...hem de kendi canın pahasına...şimdi o nefret duyan kızla aynı kız oldugunu mu düşünüyorsun ?" dedim...."bilmiyorum" dedi....

daha bügün telefon açtı bana...."ben o kız değilim,artık biliyorum" dedi....

uzuun bir geceydi o gece....benim dizlerimde uyudu...ben saçları açık olmadıgı için türbanını okşadım...ağladık....bakıştık....bazen öyle bakışmalar oldu ki,sanki ruhlarımız gördük....

işte orası öyle bir yer ey dostlar....evden ahkam kesip,bana mail atarak "ne için direniyorsun ki?" diyenlere cevabım.....

ben niye direndiğimi biliyorum da....sen benim niye direndiğimi biliyor musun?

-günde kaç saat çalıştığını söylüyorsun
-günde kaç saat uyuduğunu söylüyorsun
-günde kaç saat evinle ilgilendiğini söylüyorsun
-günde kaç saat ıvır-zıvıra vakit harcadığını söylüyorsun da......

ben günde kaç saatini düşünmeye harcadığını henüz duyamadım....savunduğum hiç bir şeyi,altını özellikle çiziyorum,hiç bir şeyi tecrübe etmeden içime almam ben...almadım....almayacağım da.....ve eğer içime almışsam da artık kusmanın hiç bir yolu da yoktur....ta ki yeni bir hayat tecrübesi ile bir üst basamağa çıkana dek.....bu yüzden az biraz zahmet olacak ama,hazıra konmak yerine biraz düşünebilirsen ne için direndiğimide belki bulabilirsin.....

ve şunu da belirtmek isterim ki,orada olan herşeyin doğru oldugunu da düşünmüyorum....ama bu demek değil ki düşündüğüm herşeyi de ortaya sermek zorundayım....lütfen üslubunuza ve hitabınıza dikkat edin...size hala ılımlı ve yapıcı cevap veriyor olmam,bunun aksi davranışını bilmediğimi göstermez....yürüdüğüm,yürümek istediğim yolu gösterir....

lütfen buraya yorum yazan arkadaşlar alınmasınlar...bu söylemim tamamen gelen maillere yöneliktir...burada da aksi fikrini söyleyen arkadaşlarım oldu ama üslupları o kadar anlaşılır ki,bir şey söylemek için delirmiş olmak gerekir...ya da bir şeyleri düşünemiyor olmak.....

bir gece de ne öğrenilir ki diye düşünen çok insan tanıyorum...ama açın kulaklarınızı da iyi dinleyin....insan bir gece de,bir gün de,bir hafta da ya da bir ayda bir şey öğrenmez....insan ,bir an da bir şey öğrenir...tek bir an,bütün bir hayatın sorgusu olabilir....ve dikkat edin; anlarda bir şeyler yakalamış olan insanların iç dünyaları ,sürekli hayatının tamamına bakarak kendini yiyip bitirenlerden çok daha kalitelidir......

ben belki bir kulağımın işitimini kaybetmeye çok yaklaşmıştım ama düşünün,o kız arkadaş neyini kazandı...benim için bir kayıp gibi görünen o an,o arkadaş için neyin kazancıydı ?

tesadüf diye bir şey yoktur...hiç bir zaman inanmadım...sadece bilinmez vardır....henüz insan aklı ile algılayamadığımız bir bütün...işte o bütüne ulaşmak için yürüdüğümüz yollarda bazen kiminin kaybı diğerinin kazancı olur....

yargı kolaydır,kabullenmek zor....
ben seni bilmem,ben kendimi bilirim....
ben zoru severim de ,sen neyi seversin?
neyi seçeceğini ise sen bilirsin.....

şimdi gidiyorum.....ve tekrar hepimizin kandili mübarek olsun diyorum....

Ey Allah'ım....sen herkesin kalbini en iyi bilensin....gönlü güzelliklerle dolu olan kardeşlerimin el açıp ettikleri duaları duy,kabul et...niyetlerini bozmuş olanlarınkini ise kendilerine döndür....eğer kalbimde yolundan sapmışlık bulursan anlamam için yardım et,beni tekrar yoluna döndür....

huzurlu,sevgi ve barış dolu bir gece olsun efendim.....


iş arayan ?

$
0
0
merhaba arkadaşlar

öncelikle yorumlarınız ,maillerini ve telefonlarınız için çok çok çok teşekkür ederim...yorum ve maillerin hepsi tek tek cevaplanmayı hak ediyor ama inanın içimden hiç gelmiyor...itiraf ediyorum ki,eğer bu ilan durumu olmasaydı buralara uğramazdım sanırım .....hala sorular sorup,ne zaman normal postlara döneceğimi soruyorsunuz...bence daha zamana ihtiyacım var...herkes aynı şeyleri yaşamıyor dostlar...ve herkes aynı sürede iyileşmiyor....

ve tabi biraz da eşeklik bende....

yazmışım,yazmışım sonra da çekip gitmişim....kulağımın durumunu söylemeden...kusura bakmayın lütfen...kulağım şu anda %50 duyuyor...buna da şükür...kalır mı geçer mi zaman gösterecek dedi doktor...hepinize en içten dileklerimle tekrar tekrar teşekkür ederim...çok ağlattınız beni...çok duygulandırdınız....


hemen bu duygusal havadan çıkıp başlığa dönmek istiyorum...

çalıştığım bir dikim evi var...bazen minderleri oraya diktiririm...şu anda elemana ihtiyaçları var...dikiş bilen (bay-bayan) birilerini arıyor...eğer dikişim iyi diyorsanız ücrette hiç fena değil ...yer küçükyalı...benim dükkanın iki arka sokağı....her gün soruyordu bana "ne yaptın ilanı duyurdun mu?" diye...bugün artık erteleyemedim...belki de dedim şu anda bu işe çok ihtiyacı olan birileri vardır...

iletişim bölümünde telefonum var....dileyenler oradan arayıp bilgi alabilir benden...

umarım hayırlı olur....

merhamet dolu bir hafta diliyorum efendim....

dürtmeler...

$
0
0
selam....

ne tuhaf...geldim ama sanki ilk defa yazıyormuşum gibi hissediyorum...nasıl toparlıyım,söze nereden başlıyım bilemedim....

maillerden başlıyım ....o kadar çok biriktiler ki...o kadar çok geliyor ki...hem güzel hem değil...güzel çünkü sizlerle aramdaki bağın nasıl harika ve kuvvetli oldugunu hatırlatıyor...çok çok teşekkür ediyorum ...güzel değil ,çünkü hala kendimi cevaplamak için yeterli güçte hissetmiyorum....ve hemen bir şey ilave etmek istiyorum...

bundan sonra cevabı burada olan hiç bir mali cevaplamayacağım arkadaşlar...lütfen okumaya üşenmeyin...ben o cevapları hazırlamak için bir sürü zaman ve emek harcadım...lütfen iyice okuyun mail atmadan önce....hem benim hem de gerçekten cevaba ihtiyacı olan arkadaşların zamanı ziyan olmasın....

bugün telefonuma gelen mesaj olmasaydı,google'ın 1 Temmuz uygulamasını bile unutmuştum...mesaj atan arkadaşım mail attığını ama okumamış olduğumdan şüphelenerek mesaja başvurduğunu söylemiş :) iyi de etmiş....

mesajdan sonra girip maillere baktım ki, posta kutum çoşmuş :) bugün bitmeden mutlaka bir post yazmam gerektiğini ve bloglovin adresimi vermemi rica etmişler...listemi bloglovine nasıl aktaracağımı anlatmışlar :) beni benden fazla düşündüğünüz için teşekkür ederim :)

aslında bu haftalardır devam ediyor....dürtmeler...

sürekli dürtülüyorum :) maillerle,mesajlarla,telefonlarla....çok çok teşkkürler ...aslında geçen hafta yazmaya başlamak istemiştim ama geçen pazar beni dürtmekle yetinmeyip silkinmemi sağlayan bir şey oldu....

son 15 günüm çok yoğundu...sabah 7 akşam 9 ....14 saat çalıştım sürekli...ayak ağrısından ağladığım,uyuyamadığım gecelerim oldu..ama geçtiğimiz cuma son darbe indi....sabah 6:30 da dükkanı açtım,7 de iş başı yaptım...işi bitirdim,teslim etmek için dükkanı kapatıp yola çıktım...teslimat karşıdaydı...varışımız 5 saat sürdü...16:30 da çıktık yola vardığımızda saat 21:15 di...montaj işi de 2 saat sürdü aksi gibi....neyse gece 23:00 de tekrar yola çıktık..perişandım...neyse dedik 45 dk da gideriz,yollar açıktır...ama nerdeeeee....eve geldiğimde saat gecenin 01:30 u olmuştu...dükkanda çalışma rekoru kırdım...14 saat çalıştım diye ağlıyorken son darbe ağır oldu :) 19 saat.....

ilk defa cumartesi açmadım dükkanımı...dün bütün gün yattım :)iki kitap bitirdim,bol bol düşündüm,yedim,içtim :) iyi geldi.....

nerden nereye geldim....neyse,işte bu maratonun başlarında 10 Marifet'in sevgili sahibi Aylin aradı beni...zaten kulağım için aramıştı...zaten hep arar sorar sağolsun...şahşen tanımanızı çok isterim,o kadar tatlı bir insan ki.....içten ,samimi,açık,güler yüzlü....

onun aradığı günlerde ruhsal olarak pek de iyi oldugumu söyleyemem....biraz  diplerde dolanıp duruyordum...ama yaptığı teklifle hem aklımı dağıttı hem de ruhumu toparladı :) geçen pazar bir güzel silkelendim yani :)

bilmem biliyormusunuz; 10 Marifet video uygulaması başlattı....kısa kısa nasıl yapılır videoları hazrlıyorlar...işte ben de bu videonun çekimlerindeydim geçtiğimiz pazar....benim ki henüz yayınlanmadı ama siz buradan  video kanalına üye olabilir ve diğer videoları izleyebilirsiniz....

çok eğlenceli bir çekim oldu benim için...gerçi hızlı bitti benimki,biraz tadı damağımda kaldı :) ama dükkan-ev arası mekik dokumaktan çıkıp tanımadığım insanlarla tanışıp,sevdiğim insanlarla kaynaşınca ambiansımda değişti bir anda....


o gün telefonumu şarjda unutum çıktığım için pek fotoğraf yok elimde maalesef...Aylin'cim yollamasaydı bunlar da yoktu :) çok çok teşekkür ediyorum tekrar tekrar....hem fotoğraflar,hem de gün için....

ister 10 Marifet'te olsun,ister blog dünyasında takı yapan çok arkadaş oldugunu bildiğim için basit ve yapımı çok kolay bir kolye standı yaptım...çok işe yarayacağına eminim....

evet arkadaşlar,geçtiğimiz hafta bu kadar yoğun çalışıyor olmasaydım başlardım yazmaya ama olmadı...bundan sonra olur inşallah....dün gece çok cici bir şey yaptım....önümüzdeki günler de onu yayınlarım sanırım....sonra da taaaa geçen ay söz verdiğim "pürüzsüz chalk paint" le devam ederiz....neden ilk o değil diye sorarsanız,5-6 resim düzenlemesi var hala....düzenler düzenlemez de sizindir :))

herkese farkındalık dolu bir gece diliyorum efendim.....

değişik bir çarpı işi...

$
0
0

hayat çok değişken....

ne olacağını asla kestiremiyorsun....yıllarca aynı rutinde yaşayan insanlara hep gıpta ederim...benim hayatım hiç böyle olmadı...

2002 senesinde yaşadığım bir olay sonrası ağır bir travma yaşadım...inanılmaz derecede cahil biri olduğum,bazı şeyleri anlamam ve kabullenmem uzun sürdüğü için de o süreç yaklaşık 2,5  yıl sürdü....o olay tüm yaşantımı etkilemekle kalmadı,şimdilerde "ben" dediğim şeye de öncülük etti...artık cahil olmadığımı söylemiyorum...hala cahilim...sadece o yıllardaki Sibel'e göre daha bilinçliyim diyelim :)

psikologlar ve psikiyatristlerle geçen uzun bir dönem geçirdim...ağır ilaç yüklediler,olmadı...uzun terapiler öngördüler,olmadı...yalnızca bir gecede tüm hayatım,bakış açım değişti....işte o gece ne olduysa artık "ben" saydığım kişi olmadığımı çok iyi biliyordum....ne kitap okurdum,ne bir bilgi birikimim vardı ne de hayata dair bir bakış açım....işte o gece ne olduysa.....uzun sürdü....sabah ezanını hatırlıyorum,ettiğim duaları...gerisi yok....sonra uyumuşum...uyandığımda zihnimden geçenlerin bana ait olmadığına yemin edebilirim....

aynı gün yine seansım vardı...adam anlattıklarım ve söylediklerim karşısında dumur oldu desem yeridir :) bana "ne okudun ? kiminle konuştun? " diye sorup duruyordu ama bişey okumadım,kimseyle konuşmadım deyişlerime de inanmıyordu.....ertesi gün de psikiyatr ile olan randevuma gittim ve ilaç istemediğimi söyledim...kadın o kadar ısrarlıydı ki kullanmam konusunda,ona göre klinik bir vakaydım ve bırakırsam kendime zarar vermemden korkuyordu...

verdiği ilaçları ilk kullanmaya başladığımda 1,5 saatlik bir körlük yaşamıştım ve ölesiye korkmuştum...öylece duruyordum ve bir kaç saniye içinde kör oldum...o kadar büyük bir panikti ki anlatamam...işaret parmağımı gözümün içine soktum gözlerimin kapalı olup olmadığını anlamak için ama açıktılar.....

aslında bu çooook uzun ve içi çok fazla dolu bir hikaye...ama o dönem bana öyle şeyler ekledi ki,söküp atmak,değiştirmeye çalışmak anlamsız gelir düşündüğümde....düşünce gücünü keşfettiğimden beri çok şey değişti hayatımda....öyle hikayelerim vardır ki akıl almaz :)

geçen cumartesi kendime özel bir gece yaptım...o gece de uzundu...lezzetliydi...sistemimi kontrol ettim..açıkları belirledim...çalışmalar yaptım...insanın kendi zihni kadar büyük bir hobisi olamaz....şaşırtıcı...ürpertici...değişken...unutkan...ve kesinlikle en iyi yalancı :)

saatler geçip de artık yorulduğumu hissettiğimde bir şeyler yapmak istedim...dedim ki "mesela bir el işi olabilir" ......sonra bakındım durdum...el işi malzemesi yok ki...ilkokul sonlar ve orta okul başlarında el işi yapardım...kanaviçe,çarpı işi falan...onlar geldi aklıma ama dedim ya malzeme sıfır.....

işte o an psikologla olan bir diyalog geçiverdi aklımdan....

-"Sibel bunu yapamazsın...sadece sen istiyorsun diye olmaz"
-"kim diyor?"
-...........

önce sessizlik,sonra toplum kuralları,olasılıklara bakış,imkanlar....geveledi durdu...o diyalog hiç çıkmaz aklımdan...özellikle de o sessizliği....

bugün beni cesaretli gören herkes aslında bu basit diyalogdan yola çıktığımı bilseydi çok şaşırırdı herhalde....


fotoğraf çekmeyi son anda akıl edebildim....yoksa bu post sadece yaptım olarak karşınızda olurdu :) aslında ilk önce çerçevenin içini yaptım...çerçevelemek sonra geldi...ama ben postumuz düzenli olsun diye bitirdikten sonra bu düzende daha iyi olur diye düşündüm...


pembeye boyadım eski çerçeveyi...


bu ilk kat...ama beni kesmedi...


üç kat boyadım...istemedim alttan hiç bir şey görünsün...


çerçevenin içi kadar bir karton kestim....


sonra yatırdım onu kareli defterin bir sayfasına


kenarlarından çizerek ölçüsünü aldım...


kareleri sayarak ortasını buldum...


sonra başladım çarpılamaya....eminim internete bakınsaydım çok daha kolay olurdu ama o hesaplamalar,uğraşmalar çok iyi geliyordu zihnime...


sonra kareli kağıdın altına kartonu koydum...ama kartonun çizgileri aşmamasına dikkat ettim...


sonra her çarpının ortasından delmeye başladım....alttaki kartonu da delmek için kartonun altına yumuşak bir şey olması gerek...elyaf vardı,elyaf koydum ben....sizde yoksa pamuk koyun :)


bunu da daha yakın olsun diye hazırlamışım,gerek yokmuş ama koyayım bari :)


delme işi bitince karton böyle oldu...aslında bunu da çok sevdim...böyle bir tane de yapmak gerek....


dedim ya malzeme yok...yün iplerim vardı da,iğnem yoktu...bileydim dükkanda koltuk dikerken kullandığım iğnelerimden birini alıverirdim  :) bende normal ipliği 4 kat yapıp başladım çarpılamaya....


işte hepsinin çarpılanmışı...nasıl iyi geldi anlatamam...daha çok yapmam lazım...büyüklerinden :)


çok sevimli oldu...bakıp bakıp seviniyorum :) hem bana o geceyi hatırlatıyor,hem diyalogu hem de "olmaz"ları ve "olmazcılar" ı.....


kim diyor kağıda çarpı işi olmaz diye ? yaptım....oldu :)


küçük bir sır : birisi size herhangi bir şey için "olmaz" derse hemen sorun; "kim diyor?"... bu soruyla iki psikolog çıldırtmışlığım vardır :))

insan her şeyi yapabilir...yapıp yapamamak sadece zihinsel bir meseledir...bugün bu kadar yetenekliysem şu zihinsel tohum sayesindedir ;
"eğer dünya da bir şeyi bir kişi bile yapabiliyorsa ,sen de yapabilirsin...onun da senin gibi bir insan oldugunu unutma..."

herkese yapabilirliklerle dolu bir gece olsun efendim....

"pürüzsüz" chalk paint

$
0
0
merhabalar....

uzun zaman önce söz verdiğim postla karşınızdayım nihayet...bunu yapalı epey olduğu için umarım ayrıntıları unutmamışımdır....

her şey sevgili Bahar'ın bir televizyon sehpam var,gelip dükkanda boyayabilir miyim demesiyle başladı..


işte sehpanın önceki hali...


dükkana gelir gelmez söküldü,boya için hazırlandı...bu arada kaplama olduğunu da belirtiyim...


ilk katını Bahar boyadı...chalk paint'i ilk kez denediği için çok da başarılı bir ilk kat olmadı :)


ilk kat bittikten sonra gerisi benim ellerime kaldı :)


bu ikinci kat boyadığım hali...ilk katın fırça darbeleri beni epey zorladı...


üçüncü kattan sonra bir karar verdim...herkes bana balmumundan başka bir cila-vernik kullanıp kullanamayacağını soruyordu...ben de denemeye karar verdim...aslında aylar önce aklıma gelen bir fikirdi....iyiki de gelmiş :)


ilk önce 400 lük zımpara ile başladım ama sonra 220liğin daha iyi olduğunu keşfettim..400 lük olanı son katta kullandım...yani vernik atmadan önce...


işte bu 220lik zımpara kağıdı...ufak bir hatırlatma ; burada yaptığım zımpara işi hafif bir zımpara işi...zaten resimde çıkan tozun azlığından da bunu anlayabilirsiniz....eğer çok bastırırsanız mobilyanın kendisine ulaşırsınız ki,emin olun bunu istemezsiniz...


şimdi resimlere bakarken keşke başka bir renk boyasaymışım diyorum...beyaz olduğu için istediğim gibi çıkmamış pek....yukarıdaki resim zımparanın bitmiş hali...yani 3 kat chalk paint,sonra 220lik zımpara....


gölgede çekebildiğim resimlerde ayrıntılar daha belirgin...çekmecelerin 3 kat chalk paint boyanmış hali...


bu resmi özellikle göstermek istedim...yukarda gördüğünüz bu dalgalanmalar boyanın olması gerektiğinden daha sulu olduğu anlamına gelir...ben tineri fazla kaçırmışım :) bunlar benim düzeltebileceğim şeyler ama ilk kez boya yapanlar için özellikle belirtmek istiyorum....bu korkulacak bir şey değil...mail kutum buna benzer bir ton resimle dolu....boyanızı daha az sulu(ya da tinerli) hazırlayıp bir,duruma göre iki kat boyarsanız bu görüntüden kurtulursunuz....bu dalgaların sebebi rulo fırçanın mobilyadan kalkarken üzerindeki fazla suyu bırakmasıdır...



burada pembe çizginin üstü zımparalanmış,altı zımparalanmamış


sol taraftaki çekmece tamamen zımparalanmış,sağdaki zımparalanmamış...elinizle dokunduğunuzda derzden kaynaklanan pütürün gittiğini çok net hissedebiliyorsunuz....ama tüm pütür gitmiyor....sadece hafifliyor....ayrıca dokunun görüntüsünde de fark oluyor...soldaki çekmece de aynen sağdaki gibi görünüyordu...ama gördüğünüz gibi zımparadan sonra o da yok oldu...


herkes bana boyanın nasıl olması gerektiğini de soruyor...buna kelimelerle cevap vermek çok zor...ben gördüğüm gibi anlıyorum neyi eksik neyi fazla...ama iş tarife gelince işte o biraz sıkıntı :))bu yüzden resim  çekiyim dedim...belki bir faydası olur diye...neyse şimdi ne yaptığıma geliyim...burada yine dyo boya kullandım...gerekli miktardan azıcık fazla tinerli hazırladım ki istediğim iki katı boyayınca mobilyanın üzerinde katman olmasın...
neden bunu yaptığıma gelince...chalk paint'le devam edebilirdim ama o zaman istediğim verniği kullamazdım..mobilya benim olsaydı denerdim ama bu işte o riski alamazdım:)


maalesef tam kat atarken bir kaç müşteri geldiği için boyam yarım kaldı,istediğim gibi olmadı...siz sakın kat atarken yarım bırakmayın...ama itiraf ediyim chalk paint'in üzerine süper tutundu bu boya....


iki kat boyayı bitirdikten sonra aldım elime 400lüğü başladım zımparalamaya...işte o zaman iş güzelleşmeye başladı...


pürüzlerin nasıl yok olduğunu görebilirsiniz :)



şaka değil arkadaşlar...gerçekten pürüzsüz....


ilk cahalk paint yapılmış haliyle karşılaştırınca ,kaplama mobilyalar için bundan daha iyi bir yol düşünemiyorum...belki biraz uzun gelebilir size ama yeni mobilya almaktan çok daha ucuz olduğu kesin....


ve son olarak iki kat "parke cilası" attım kendisine...cilayı biraz incelterek atarsanız sizin için daha kolay olur...parke cilası ilk sürüşte sarı gibi gelebilir size,ama fırça ile iyice yayarsanız o sarılık gider...ama fırça kullanmaya alışık olmayanlar için biraz inceltip kullanmak daha iyi olabilir....



bitip evlerine götürdükten sonra Bahar'a rica ettim sonrası fotoğraflarını :)



onlar da,sizler de güle güle kullanın :) artık chalk paint pürüzlü diye vazgeçenler bu yolu kullanabilirler....

hemen ne yaptığımı özetlemek istiyorum:

-chalk paint'le 3 kat boyadım.(ilk katta çok fırça darbesi olmazsa 2 kat da yeterli olur)..chalk paint'i hazırlamayı unutanlar ya da yeni öğrenmek isteyenler buraya....

-220lik zımpara kağıdı ile hafif zımpara

-dyo'nun "dyomat ahşap dekorasyon boyası" ile iki ince kat boyadım

-400lük zımpara kağıdı ile yüzey parlayıncaya kadar yine hafif zımpara

-son olarak da "parke verniği" ile iki kat vernikledim...

parke verniğini chalk paint'ten sonra kullanabilirmiyiz diye sorulacağından eminim...ama hemen söyliyim;cevabı bilmiyorum...ben sadece denediğim şeyleri paylaşıyorum ve onu denemedim...

şimdilik kaplama mobilyaları "pürüzsüz" boyama yolu olarak bunu keşfettim...ileride ne keşfederim bilemem :)

herkese mutlu dönüştürmeler dilerim efendim

farklı bir öncesi-sonrası :)

$
0
0
uzun bir aradan sonra selamlar herkese....

bugün değişik bir öncesi -sorası ile karşınızdayım...her ne kadar sizler beni ailenizin boyacısı-döşemecisi-yenileyicisi-dekorasyoncusu olarak görseniz de :))

aslında konudan çok da sapmıyorum...yine bir boyama işi :))

bu ara beni netten tanıyıp da dükkana gelen çok kişi oldu....çok mutlu oluyorum...değişik insanlar tanımak ,onlarla ortak paydada buluşmak günüme neşe ve renk katıyor...hele bir tane  var ki....blogu tamamlanır tamamlanmaz paylaşacağım sizlerle...

dükkanda işler çok yoğun olunca benim de elimden bir iş çıkmıyor evde...çok yorgun oluyorum...bir de ruhsal olarak iyi olmadığımdan olsa gerek,içimden gelmiyor bir şey yapmak....boş durmuyorum...yeni bir hobim var ama daha bebek adımlarındayım...biraz ilerlesin görücüye çıkartacağım....

neyse çok uzatmayayım...dükkan ziyaretçilerim olmasa bu postta olmazdı :) gelip görünce,bir de benim yaptığımı duyunca yayınla dediler ....yayınladım :))



sabah sabah çekilmiş bu resim için özür dilerim :) pencerenin önünde çektim ki ana renk iyi çıksın...ama ne bilirdim ben şişmiş kurbağaya benzeyeceğim :)


geçen yıldan elimde kalan bu boya vardı...baktım kullanma tarihi geçmemiş boyayıverdim....


tabi açmadan etmeden boyayınca bu renk çıktı....zaten o gün tuhaf bir gündü,bende saç boyama maceramla daha da ilginç kıldım :)



baktım bi değişiklik olmadı bende aldım şu ikisini karıştırdım sürdüm...sarının tamamıyla toffee'nin yarısını karıştırdım...güzel bi renk oldu...


güneşte bayağı bir parlak çıkmış...ama kahküllerimin uç kısmından görebilirsiniz rengi...ama itiraf ediyim bakır-kızıla çalıyo bu renk....ben uzun zaman kızıl kullandım...kırmızıdan başlayıp açık bakır-koyu bakır hepsini yaptım....bu yüzden bu sefer istemedim kızıl....bi daha boyadım :)



bu sefer altın pırıltılı 5-5 ile yine 10-1 açık küllü sarıyı karıştırdım....yine sarının tamamı,kahvenin yarıdan biraz azı ile....


bu sefer gölgede çektim...hala toffee'den dolayı kızıllık var ama elden ne gelir :) sıkıldıkça aynaya baktım...baktıkça sıkıldım...bu sefer şunu aldım


almaz olaydım.... turuncu  etti saçlarımı..aynaya bakıp bakıp güldüm...eğlenmedim desem yalan olur :) bir de bizim banyo ilginçtir...orada kendinizi sarışın zannedersiniz,salona gelince kızıl oldugunuzu anlarsınız :) salonla banyo arasında mekik dokudum gece gece...acaba hangisi diye...gerçek gün ışığıyla ortaya çıktı :)


bariz kızıl dimi ? salon ışığında böyle çıktı...çok iyi çıkmamış biliyorum ..


işte gerçek renk bu..fena değil...


bunuda dükkanın içinde çektim...biraz koyu çıkmış...zaten kafayı yedirtti bana...her yerde farklı çıkan bir saç rengim oldu...ama yine de bunlar benim istediğim değildi ki.....


bir kaç yıl önce koleston'nun bu röfle seti ile balyaj yapmıştım saçlarıma süper olmuştu...gidip aldım...bu sefer bunla yapıyım dedim...


işte röfleciklerim...fena olmadılar..idare ederler...


burada daha net çıkmış...ama yine de istediğim gibi değil....ilerleyen günlerde ne yaparım bilinmez :)) ama bu değişiklik iyi geldi bana...


bu da öncesi sonrası olsun :)


biraz soluk durdum biliyorum...zaten bu renkler hep makyaj ister..bakalım ilerleyen günler ne gösterir...belki başka bir renk yaparım :)

hayat büyük bir macera zaten..bu gün burada bu haldeyiz...yarın kim bilir nerede hangi halde olacağız...iç huzurumuz olsun da...gerisinin ne önemi var ki? 

kimse bana konudan saptığımı söylemesin...boyama postu boyama postudur :))

herkese mutlu,huzurlu bir gece diliyorum efendim......

kolay kutu yapımı

$
0
0
merhabalar....

geçen hafta dükkan pek bir sessiz olunca,(her ne kadar iş varken söylensem de) işsiz oturmanın acısını tabi ki Turuncu Oda'dan çıkarttım :))
bir arkadaşıma header tasarlamak için bilgisayarı yanıma almıştım...ona bir şey hazırlayamadım ama oynarken bu headerı yaratınca şablon değiştirmek kaçınılmaz oldu :)

ne yalan söyliyim,yaparken benim içim açıldı..umarım gezerken de sizin içiniz açılır :)

bir de hazır boşluk bulmuşken bilgisayarı temizliyim dedim...arada kaçırdığım bu kutuyu buldum..taaa eski evde (geçen yıl) yapmışım...hatta öyle ki,oradaki masamı boyamamışım bile..yani o kadar eski...masayı nasıl boyadığımı hatırlamak isteyenler buraya bakabilir...

gelelim kutuya...biz yıllardır lipton poşet demlik çay kullanırız..çayla zaten aram yoktur..ben kahveciyim...ama eşim çaycı...ve ben de çay içiceksem tadı güzel olmalıdır...

yıllardır o kadar alışkınım ki o kapaklı kutuya...özellikle de basit ama işlevsel olan kilit sistemine...bu güne kadar tonlarca kutu yapmışımdır ama bir sorun hangisi duruyor diye? hiç biri :) ya tipi kaymıştır,ya hediye etmişimdir ya da işlevselliğini yitirmiştir...ama bu kutuyu hala kullanıyorum...taşınırken hiç bir bozulma yaşamadı...


ben neredeyse elime geçen bütün kutuları saklarım :) kalıp olarak kullanmak için...


önce orjinal kutuyu yırtmamaya dikkat ederek açıyoruz..


istediğimiz cins ve renk de kartondan aynısını çizip kesiyor ve katlama yerlerinden yapıştırıyoruz..


işte kutumuz hazır..isterseniz benim gibi etiket hazırlayıp yapıştırın,isterseniz katlayıp yapıştırmadan önce renkli kalemlerle üzerine çizin...


sonra da içine ne isterseniz onu koyun...benim gibi malzemesi çok olanlar için özellikle bu kutu çok ideal..dediğim gibi küçük bir kilit sistemi var kutu da ve o küçük şey hem kutunun şık durmasını hem de ezilip büzülmemesini sağlıyor...ayrıca hediye kutusu olarak da yapabilirsiniz...biraz büyük ama bazen büyük hediye kutularına da ihtiyacımız olmuyor mu? 

bu arada postlarım sekteye uğramış gibi durabilir ama karşınıza çıkacağım şeyi görünce küçük dilinizi yutabilirsiniz :) eh tabi bunun için önce araştırma,sonra denemeler yapmak gerekiyor...

zaman için söz veremem,ama çok da uzak değil diyelim :)

herkese mutlu akşamlar olsun efendim....

bardak altlığı

$
0
0
merhabalar herkese....

bir kaç gün de olsa nasıl iyi geldi bu tatil anlatamam...ne yaptın diye sorsanız hiç bir şey :) ama Aralık'ta dükkan koşturmacası başladığından beri aldığım ilk mola bu ...sadece bir gün anneme gitmek için dışarı çıktım...

gerçi pek de mutlu geçmedi benim bayramım...ilk gün Güçlü'cüm hastalandı...taaa ki düne kadar da hastaydı...ağzı kırıktan dolayı yamuk kaynamış oldugu ve burnu zaten kırık oldugu için sağlıklı kedilere göre üç kat daha zor oluyor bizim için...

zaten nefes darlığından dolayı fıs fıs kullanıyoruz ama nereden çıktığı belli olmayan bu nezle ikimize de dünyayı dar etti...her hapşırmasında nefesi kesildi,ben elimde mendil çocuk gibi akan burnunu sildim durdum....

bayramın ikinci gecesi o kadar ardı ardına hapşırıp halsiz düştü ki,resmen yalvardım "ondan al,bana ver" diye...

çok içten edilen dualar kabul olur ya...benim ki de oldu :) şimdi de ben perişanım...mide bulantısı,terleme,halsizlik,ateş...yatmak istiyorum hep...nane limonun dibine dara ektim bulantıdan ve bugün dükkanda resmen saat saydım akşam olsun diye...

neyse efendim,neyse....

daraldınız bilyorum...geçiyorum hemen bardak altlıklarıma....nicedir aklımdaydı da bir türlü elim gitmemişti....aslında bundan tablo ya da notluk yapmayı planlayarak çıkmıştım yola ama baktım çooook uzun sürecek,bardak altlığı oluverdi :)


istediğiniz ebatta bir karton
kendir ipi
alet-edevat
elbette siz başka malzemeler kullanarak da yapabilirsiniz....mesela elinizde varsa kalın yün ya da gazete-dergi kağıtları olabilir....


kendiri kartona sarıp bantladıktan sonra ön yüzünü çevirdim....sıralarda birer boşluk bırakıp aralaradan yine iple ördüm (gerçi buna örmek denmez de...:)) alttan üste kadar bu şekilde çıktım...


tekrar bantlı tarafını çevirip tam ortadan kestim...açık kalan uçları da birbiriyle bağladım....


bitirince de çok sevdim...zaten pek bir seviyorum şu kendir ipini...rengi ayrı güzel..dokusu ayrı....havası apayrı....


halim ,kuvvetim,eh tabi bir de keyfim yerine gelince bir kaç tane daha yapılacak bunlardan....daha yapılacak çook şey var ...mesela size bahsettiğim  şu güzel projeden önce,bir hafta sonraya yetiştirmem gereken bir süpriz hediye var...öncelik onun...aylardır üzerinde çalışıyorum...zaman yaklaşıyor,heyecanım artıyor..yapmak önemli değil bu durumlarda...beğenmesi önemli...ama şöyle hakkıyla ...laf olsun diye değil :)

küçük şeylerin her an hayatımıza renk ve mutluluk katması dileğiyle,herkese keyifli bir gece dilerim efendim....

parti & pasta süsü

$
0
0
merhabalar....

dilimizde kime niyet kime kısmet diye bir söz  vardır ya...bu post da o hesap oldu...bir stamp  fikri yayınlayacaktım,son anda caydım :)

başlıkta pasta süsü diye yazdım ama dekoratif obje olarak da güzel bir şey....

demiştim de,ne zaman demiştim hatırlamıyorum...bir kaç post önceydi sanırım...yeni bir hobim var,bebek adımlarında henüz diye....işte henüz huzurlarınıza sunamadığım hobimde teller kullanıyorum...eh tabi zihni sinir bir akıl olunca bendeki ,"ne yani,bu tellerle başka bir şey yapamazmıyım ki" sorusu bir türlü rahat bırakmadı peşimi...

evirdim çevirdim...süper yapılası bir şey buldum tabi ki,ama bugün size basit bir versiyonunu göstereceğim...diğeri için epey uğraşmak gerekiyor çünkü...


nedir malzemelerimiz,hemen sıralayalım:
-tel
-ip 
-keçeli kalem
-küçük mandal (olmasa da olur)
-renkli ya da beyaz kağıt
-makas


bir miktar teli alıp kalp şeklinde büktüm...bunu yaparken günlerden pazar oldugu ve maalesef karga burnum dükkanda olduğu için bağlantı yeri istediğim düzgünlükte olmadı....kalk,kıyafet değiş,git dükkanı aç,geri gel.....ayyy yazarken bile daraldım...nasıl gitseydim :)) siz daha düzgün yaparsınız eminim ben :)


beyaz kağıttan kestim önce ama uyuz kağıt istediğim gibi durmadı...siz düz isterseniz bu şekilde yapabilirsiniz,ama ben düz istemiyordum....


ben böyle gözüksün istiyordum :)) hani şu desenli selobant  yapmıştım ya..işte o yöntemi kullanarak ipe harf sayısı kadar flama yapştırdım...üzerine de yazı yazdım...


ipi tele düğümledim...hiç oynama,kayma da yapmadı...yine de görsel olarak mandal güzel durur fikriyle küçük mandallarla bağlantı yerlerinden tutturdum...isterseniz benim gibi mandalları da selobantla süsleyebilirsiniz...


ben pastalarda kullanılabilir diye düşündüm  (biraz daha küçüğü tabi ki) ama teli pastaya saplayınca bir zararı olurmu ki sağlık açısından ,bilemedim :) gerçi bence olmaz...sen istersen bütün pastayı tellerle donat,ben yine aralardan parmaklarla çıkartırım o çukulatalı ,yumuşacık,lezzetli şeyi :) ve pek tabi benim kitabımda bir pasta çukulatalı değilse o bir pasta değildir...o bir meyveli kektir :) 

hani şu pastanın üzerine isim yazıyorlar ya,küçüklüğümden beri hiç haz etmem o yazı işinden...böyle bir şey olmalı bence...yurtdışında bizim çö-şiş çubuklarından iki tane saplayıp araya böyle flama ekliyorlar...çok da güzel görünüyor....

ve tabi bir Türk olarak bu işe el atmalı,altta kalmamalıydım....bizim de kendimize özgü bir şeyimiz olsun bence...bunu pastaya saplamak için aklınıza ne geliyor,bir yazın bana...çokta  düşünmedim ama bir şey gelmedi benimkine....

herkese en sevdiği pasta tadında bir gece olsun efendim...

bakamazsam ,yaparım :)

$
0
0
herkese güzel bir gece dileyerek başlamak istedim bu gün...

hani bir kaç post önce demiştim yeni bir hobiciğim var,bebek adımlarında diye....işte görücüye çıkartma zamanıdır şimdi....

uzun zamandır ilgileniyorum bununla ama hiç bu kadar geniş zaman ayırmamıştım...blogdan ayrı kaldığım bir kaç ay vardı ...işte o zamanlar başladım bir gece...başlayış o başlayış....

aslında bu hobi benim beceriksizliğimden doğdu :) 

insanlar bana sürekli soruyor; "senin yapamadığın bir şey var mı?" diye...olmaz mı,var tabi diyordum ama ne olduğunu söylemiyordum :)

itiraf etmenin zamanıdır; ben çiçek bakamam!!   

aman ne var bunda demeyin...felaketim bu konuda...en canlı çiçeği ver bana....üç gün....üç gün sonra cesedini teslim alırsın...şaka değil,tamamıyla gerçek! 

sevgili kedim Güçlü'ye şu kedi çiminden aldım..çocuğa dedim ki;bakın ben saksıda yetişen herhangi bir şeye bakamam...bunu nasıl yapıcam? "çok kolay hanım efendi,bu sadece çim...çocuklar bile yapar" dedi...aynı söylediği gibi ektim ,bekledim,suladım ama ya dört ya da beş adet (ADET) çim çıkartabildim ....üç gün sonra da öldü.....

yıllar süren çabalarım sonucu baktım olmuyor,ben de solmayan çiçek yapıyım kendime dedim:))


daha kırk fırın ekmek yemem lazım ...çok ince,el oyalayan bir iş...ve maalesef yapım aşamaları yok çünkü iki elimi de kullanmak zorundayım yaparken...eğer ikna edebilecek birini bulursam etapları çekerim..en olmadı video hazırlarım:)


bir buket hazırlamak için parçaları da tek tek hazırlamak gerekiyor...bunlar bukette kullandığım parçalar...minik şeylerle uğraşmak o kadar güzel kafa dağıtıyor ki anlatamam...yaprak için ayrı,çiçek için ayrı tomurcuk için ayrı kafa patlatmak gerekiyor...


işte mini buketim...bu buket için neredeyse on gün uğraştım...çok zaman alıyor,doğru..ama sonuca kesinlikle değdiğini düşünüyorum....mesela şimdi baktığımda ortaları beğenmiyorum...şu an elimdeki çiçek de öyle ince uğraşıyorum ki,eğer biri beni yaparken izlese kesin, bu kadın kafayı çizmiş der :))


biraz az yapmış olduğumdan yapma çiçeklerin küçük dallarıyla da biraz besledim...küçük ama etkili bir şey oldu...en azından benim gibi çiçek bakma özürlü biri için :)


annemse tam bir çiçek bakma canavarıdır...kadın elini neye atsa yeşerir,filizlenir,çoşar da çoşar...öyle bir kadından böyle bir kadın doğsun....hayret valla....ANNEEE ; bak ben de çiçek yaptım..üstelik üç haftadır yaşıyorlar :))

neyse ,fazla çene yapmadan kaçıyım ben..çoook işim var bu gece ....

herkese mis kokulu,rengarenk bir gece olsun efendim...









haftanın konuğu

$
0
0
merhabalar...

hiç post yayınlamak gibi bir düşüncem yoktu ama bu da es geçilecek birşey değil maalesef...sanıyorum dündü...instagramda birinin beni takip etmeye başladığı mesajı belirdi telefonun ekranında...bir bakıyım dedim...çıkamadım :)

yok böyle bir şey....

apaydınlık,ferah,içimi açan bir blogla karşılaştım...bayıldım !!

sadece resimlere bakmam ben blog gezerken....özellikle de Türk bloguysa...yazı dili de çok önemlidir benim için...bir de oradan bir samimiyet hissedince başladım resimlerini çalmaya :)) işte karşınızda All Goog Things blogunun güzel sahibi Emel Sevren Pınar....işte müthiş evi ve süper fotoğrafları....


genelde yabancı bloglarda gezinmeyi daha çok tercih ediyorum...ama yukardaki fotoğraf da onları aratmıyor  dimi ? 


saatler nasıl geçti anlamadım...baktım baktım doyamadım....


üstelik sadece dekorasyon üzerine bir blog değil... harika tarifler de var...



akşam akşam şöyle bir içim açılsın,gözüm gönlüm bayram etsin diyorsanız...buyurun sizi All Good Things 'e alayım...

kesinlikle gezmekten sıkılmayacağınız bir yer orası...hemen takibe alacağınıza da hiç şüphem yok...

ve sevgili Emel; iyi ki takip ettin de tanıdım seni....içimi açtığın ve  rüya gibi saatler geçirmemi sağladığın içinse çok teşekkür ederim :)

herkese "all good things" dolu bir gece diliyorum efendim...

balmumu cila

$
0
0
selamlar herkese...

bu konuda ayrı bir post hazırlamak kaçınılmaz olmuştu ama alternatif bir şeyler bulmadan da hazırlamak istemiyordum...

sevgili Elif beni netten bulup sürekli mail atan bir arkadaşım..süper dönüşümler gerçekleştirdi...sağolsun hepsinin fotoğraflarını yoluyor bana...zaten gelen fotoğrafları yayınlasam bir sene hiç bir şey yapmasam da yeter :)) sanırım Haziran başı gibi söylemişti bana ama ben beklemek istedim...biraz fazla beklemiş olabilirim :))ama iyice emin olmam gerekiyordu....

Elif İkea'nın Behandla-balmumu cilasını aldığını,kullandığını ve sonucu mutlaka bana da bildireceğini söylemişti...sevgili Elif yemek takımını (masa ve sandalyeler) yeniledi ve üzerine de bu balmumu ciladan kullandı...üstelik chalk paintin üzerine...sonra yine bir masa daha boyadı ama normal,astarlı zımparalı falan...üzerine yine bunu kullandı...ve dün bana sonucu bildiren bir mail yolladı....diyor ki ; Süper ! :)

hiç bir problem yokmuş iki işte de...çok sağlam ve temizlemesi de kolaymış...

daha önce takip edenler bilir,HG'nin balmumunu tavsiye etmiştim ...ama çoğu yerde bulması epey bir dert oldu...bu sebeple hep bunun bir alternatifi olsun istiyordum..işte nihayet o da oldu :)

bilen bilir,ben kendi kullanmadığım bir şeyi tavsiye etmekten pek haz etmem...ama Elif'in çıkarttığı işlere sonuna kadar kefilin...eğer izin verseydi yaptıklarından bir kaç tane resim koymak isterdim ama maalesef istemedi :)

kullanılışına gelince; fırça ile ince ince iki kat kullanmış,kat aralarında da bir gün beklemiş..inceltilmesi gerekir mi diye sordum,yok ben inceltmedim,direk uyguladım dedi...ilk sürünce süt gibi ama sonra şeffaflaşıyormuş...

balmumu cila arayışına bir seçenek olarak çok iyi oldu bu...çok teşekkürler Elif....hepimizle paylaştığın için...gerçi bir ay fazladan bekledim ama olsun,sağlam olsun da....

işin bir başka güzelliği ise internetten sipariş verilebiliyor olması....yani kalkıp gitmenize gerek yok:)

nereden vericem bu siparişi derseniz işte adres ..ve lütfen sorularınız olursa bu malzemeyi benim kullanmadığımı,sadece kullanan bir arkadaşın tecrübesini ilettiğimi hatırlayın :)

herkese mutlu boyamalar olsun efendim...


bir kadın doğuyor...

$
0
0
mutlu geceler olsun....

bugün biraz demagojik bir yazı ve bunu anlatan görsellerle geldim karşınıza...eğer üşenmeyip de okursanız bakacağınız resimlerin anlamları kendini bir kaç kez daha katlayacaktır....

ben pek şikayet eden biri değilimdir...içinde bulunduğum durum ne olursa olsun onu anlamaya ve hayatıma onunla birlikte devam etmenin yollarını bulmaya daha çok işler kafam...kendimi böyle yetiştirdiğim için mutluyum...ah ahlanıp vah vahlanmanın faydası olmadığını,bir şey olduysa onu kabul edip yoluna ona rağmen devam etmenin çok yararını gördüm ....

yaklaşık 11-12 yıl önce bir gün resim yapmaya başladım ve bu yolda kimsenin beklemediği kadar hızlı ilerledim..hatta bir resim hocası benim henüz 3 aydır resim yaptığımı duyunca "ben öğrencileri bu noktaya getirmek için 3 yıl harcıyorum" demişti...

uzun yıllar hep içimdeydi resim...ve bir anda hayatımın merkezine oturuverdi...uzun yıllar resim yaptım ama sonra kendi kendime kızıp bırakıverdim...neredeyse 2-2,5 yıl hiç dokunmadım,onun dışında hep aralıklarla devam etti....

sonra 3 ay önce sol kulağımın %50sini kaybettim ve işte o zaman anladım aslında neye sahip oldugumu....

izleyenler bilir o dönemi...2 ay boyunca buraya gelmemiş,bir paylaşımda bulunmamıştım....2 ay kadar sonra mailler,telefonlar,mesajlar gelmeye başladı dön artık diye...ite kaka yeniden burada buldum kendimi....

itiraf ediyorum; eğer o dürtmeler olmasaydı belki de bir dönüş olmazdı...tekrardan hepinize teşekkür ederim desteğiniz için....

peki neden bu kadar uzun sürdü?

uzun sürdü çünkü o kulak kaybı yeteneğime mal oldu.....

sanırım kazadan 2 hafta kadar sonraydı..bir gece uyuyamadım,kalktım çalışma odama geçtim...onla şunla oyalanmaya çalıştım ama içim almadı...kağıt ve kalem beni çağırıyordu....hissediyordum...o kadar güçlüydü ki görmezden gelemedim....tepeye kaldırdığım defterlerimi  çıkarttım aldım önüme....ne çıkarsa diye başladım çizmeye ama çizemedim.....

çizdim ,sildim,çizdim,sildim,çizdim sildim.....saatlerce denedim ama olmadı....sonra ağlamaya başladım...yıllar vardır ki beni böyle ağlatan bir şey olmamıştır...sabaha kadar ağladım ve bekledim.....sanki geri gelecek gibi....ama gelmedi....

resim çizemiyor değildim...düz çizgi çizemiyordum...ve bir resmin çizgilerden oluştuğunu düşünürsek olayın büyüklüğü daha iyi algılanabilir...çünkü çizgi çizememek yazı da yazamamak anlamına geliyordu...ve hatta işimi bile etkiledi...çünkü dikiş de de problemler yarattı....

doktoru aradım...anlattım...kulakdaki arızaların bazı denge problemelrine sebep olabileceğini bunun için bir çocuk gibi bazı şeyleri tekrardan kendime öğretmem gerekebileceğini söyledi...

bir çizginin bu kadar önemli olabileceğini kim bilebilirdi ki? önemliymiş....çok önemliymiş....çünkü bu sadece çizgi demek değilmiş...bu herşeyi etkileyebilecek bir şeymiş...bu resim yapamamak demekmiş....bu yazı yazamamak,dikiş dikememek,boya yapamamak,düz bir hat izlemek isterken izleyememek demekmiş....bu hayatın her alanında farkında olmadan çok fazla kullandığımız bir şey demekmiş....

ayrıntılara çok girip de siz boğmak değil amacım ama sahip olduklarınıza bir bakın istedim....büyük şeyleri boşverin...evinizi,ailenizi,çocuklarınzı bir kenara koyun...yürümenize,yutkunmanıza,yazı yazabilmenize ve farkında olmadan yaptınız ama aslında öğrenmesi belki de yıllarımızı alan şeylere bakın....ve şükredin...

o iki ay çok ağır geçti benim için...her akşam işten geldiğimde defterimi alıp çizgi çizdim çocuk gibi...şimdi öylemi bilmiyorum..bize öyle öğretmişlerdi...önce çizgiler,sonra harfler....işte aynen öyle çalıştım...çoğu kez çizerken,daha doğrusu çizmeye çalışırken ağladım....ama öğrendim...bununla yaşamayı ve buna rağmen yaşamayı.....


sadece çizgi çizmekle kalmadım....tekrar resim yapmaya da başladım.....kendime kesik çizgilerle resim yapmayı öğrettim....kalemi daha farklı kullanmayı....yapamadıklarıma değil,yapabildiklerime odaklanmayı....geçen hafta bunu instagram da yayınladım...gelen yorumların kıymetini anlatamam...ya da her bir beğenmenin ne kadar önemli olduğunu.....bu yeni doğan kalemime yapılan bir beğenmeydi benim için...yeni bir ben'e....


ertesi gün de bunu yayınladım...bir sonraki gün de bitmişini yayınlamayı planlamıştım ama olmadı....tıkandım...aylardır bir çocuk gibi çalıştığım için sanki bitince bir daha yapamayacakmışım gibi geldi...korkuya kapıldım...bitiremedim....


çevreye baktığınız zaman tanıdıklar görürsün ya...tanıdık gelir,bilirsin...bir hukukun vardır...bir paylaşmışlığın...ama aslında en tanıdık kişi bile tanımaktan çok uzaktır....insan kendi kimyasına,kapasitesine bile bu kadar uzakken bir başkasını nasıl bilsin....her an bir şeyler değişiyor içimizde ya da hayatımızda....adapte olmak kimi zaman çok zor bir hal alıyor ama öğreniyor insan...herşeye rağmen....hatta kendine rağmen....


resim yaptığım bu kadar yıl boyunca hem çizgilerini bu kadar beğenmediğim ama bu kadar kıymetli olan başka hiç bir resmim olmamıştı....içinde daha bir sürü anlatılacak şey var aslında ama bildiğim tek şey var ki o da bu kadının bakışlarında hepsinin var olduğu.....

şükredin...yapabildiğiniz basit şeyler için....hayatımız basit gördüğümüz şeylerin toplamından oluşuyorsa bir şeyler üzerinde çok da fazla düşünmeye hacet yok....

ve hiç bir şey öğrenilemez ya da aşılamaz değil...sanırım nasıl baktığınla yakından ilişkili....

lütfen bu konuyu düşünün...hiç değilse bir kaç dakika...

herkese kendini tanıma ve anlama yolunda aydınlık bir gece diliyorum efendim....


bir kenarda dursun...

$
0
0
mutlu hafta sonları herkese....

hobisi olanlar bilir...bazen küçük materyallere ihtiyaç olur....ister  süslemek için olsun ,ister fotoğraf çekmek için...elini atınca bir şey bulamazsın ya da yapacağın şeye kafan öyle çok takık olur ki küçük şeylerle zaman kaybedemeyeceğin kadar sabırsızsındır..

bunu taaa ne zaman fotoğraflamıştım ...yazlık bir şey tasarlamıştım ama elimde püskül yoktu...sırf püskülüm yok diye harika bir projeyi rafa kaldırıverdim:) ben böyleyim işte...ille aklımdaki her şey olacak...

sonra püskülleri yaptım ama bu seferde projeye olan hevesim kaçtı...yani anlayacağınız püsküller kaldı elimde yadigar :)


aman ne önemi var ki bunu yayınladın şimdi demeyin...küçük şeyler olmayınca büyük şeyler yaratılmıyor...


biliyorum herkes biliyor püskül yapmayı...ama olsun...Turuncu Oda'nın arşivinde de olsun :)



anlatmaya gerek duymadım bu kez...resimler açıklayıcı zaten yeterince...



siz de benim gibi yapmayın diye yayınladım bu postu...küçük şeyler için büyük şeylerden vazgeçmeyin...hazırlayın ,bir kenarda dursun...aklınıza ne zaman ne düşeceği belli mi olur:)

sevdiklerinizle geçireceğiniz harika bir hafta sonu olsun efendim...


yenilik,değişiklik iyidir...

$
0
0
merhaba arkadaşlar...

uzun bir ara oldu biliyorum...ama şunu da biliyorum ki; olan her şey,olacak olana hizmet eder....

bu kadar uzun ara verince nerden başlıyım,ne yazıyım şaşırdım :) öncelikle beni merak edip mail atan tüm arkadaşlarıma buradan da teşekkür etmek istiyorum...merak edilmek hoşmuş:)

yenilik ,değişiklik dedim ya,ilk değişikliği yazıyım hemen; dükkanı kapadım...sakın aaa falan demeyin...üzgün değilim...son yaptığım takımın üçlüsü üzerime yuvarlanıp göğüs kafesimi kırmak isteyince ben de reflex olarak tabi ki de kolumu siper ettim...sağ kolumun üst kısmı,bileğim ve iki parmağım sakatlandı...üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen hala sıkıntı yaşıyorum...su şişesinin ya da bir kavanozun kapağını açmak hala problem ...şu anda bu yazıyı yazarken bile ağrım var kolumda...yani uzun lafın kısası çok uzun süreli işler yapamıyorum...yani buralarda olmayışımın sebebi sağlam :))

tabi dükkanı kapatınca başka bir işte buldum..eski işim...orada da çalışıp atıldıktan sonra şimdi evdeyim:) hani insan işe gitmek istemez ama mecburdur...bu sebeptendir ki,atıldığıma sevindim diyebilirim:))

ve son olarak; Türkiye'den gitmeye karar verdik...aslında uzun bir süre önce karar vermiştik ama kısmet bu zamanaymış...sanırım 1 bilemediniz 1,5 ay sonra Kıbrıs'a yerleşiyoruz komple...aslında bu ay olması bekleniyordu ama olmadı ...aslında iyiki de olmamış...hem çalış,hem dükkanın kapanışını yapmaya uğraş,bir de üzerine taşınma teşalı girseydi korkunç olurdu...başta da dediğim gibi; olan her şey ,olacak olana hizmet ediyor...

tabi bu kalan zamanımı da projelere ayırmaya karar verdim...54 maddelik bir proje listem var şu anda.... gidince bir süre yerleşme sıkıntısı olur diye... eşim listeyi görünce "bir sene rahatsın "dedi :)

zaman nihayet bana kalınca çalışma odama bir baktım adım atacak yer yok..dükkandaki malzemeleri de yığınca oda çalışma odasından çıkıp ardiye odasına döndü...sıvadım kolları giriştim...ama ne girişmek...üç gün sürdü :)


ne bu bebe büsküvisi demeyin...bu benim kahvaltım :) her sabah süt -büsküvit ikilisine takılırım...haliyle elimde bir ton kutu birikti durdu...çalışma odama giren herkes de bunlar ne diye sordu ister istemez,bende hep kaplıycam diyip durdum ama kaplamadım...boyadım:) zamanında chalk paint için hazırladığım videoda kullandığım boya duruyordu,son zamanlarda da çalışma odalarındaki siyah ambiansına takmış oldugum için boyadım gitti herşeyi...böylelikle chalk paintin kullanım genişliğini de denemiş oldum...


gerçekten her şeyi boyadım... resim kalemlerimi bile ...üçü bi renk diğer ikisi bi renk ,bazılarıda tek tek başka başka renklerdeydiler ve kesinlikle hoşlanmadığım bir durumdu...hepsini takım yaptım :) eşim beni kalemleri boyarken görünce " hızını alamayıp Güçlü'yle beni de boyayacaksın diye korkuyorum" dedi .... gerçi 1,5 yıl önce saçımı boyarken Güçlü'yü de boyamadım değil  :)

kalemleri içine koyduğum şey ,şu yapma çiçeklerin konduğu saksı,onu beyaza boyadım, bir de hamurdan kuş yapıp kondurdum...oldu sana kalemlik....


tüm bu boyama işlerinde beni en çok şaşırtan şey şu şamdan oldu...iki taneydiler,biri kırılmıştı..buda belki bir şey yaparım diye duruyodu ....tam atıyordum ki,dur bakıyım boyıyım ben şunu,olmazsa atarım dedim...bu kadar iyi boya tutmasına ödül olarak içine uyduruk bi ponpon yapıp aksesuar görevi verdim kendisine :)

bir de hemen söyliyim, mukavva mükemmel boyanıyormuş bu chalk paintle...ne fırça izi ne bişey...boya sentetik olmasına rağmen çok da çabuk kurudu...sonra üzerine puantiye yaptım beyaz mürekkepli kalemle...beyaz üçgenli kutu ise beyaz kartondan...üzeride marker kalemle çizildi...

sanırım bu ayrıntıları okudukça neden üç gün sürdü bu oda ,daha iyi anlaşılır...


işte bu da çalışma masamın yenilenmiş görüntüsü...eski görüntüsünü hatırlamayanlar buraya bakabilir...fotoğraflar için kusura bakmayın ...resimler gündüz çekilmiş olmasına rağmen maalesef pek ışık almayan bir oda oldugu için yapay ışık da kullanmak zorunda kalıyorum..


flamalarım pek net çıkmamış ama yaparken çok keyif aldım...aslında bir puantiyeli,bir çizgilililer kendileri...ama resimlerin renklerini açarken onlar hadlerinden fazla açılıp görünmez olmuşlar :)

liste tamamlandı...oda hazırlandı...bir tek ,Sibel'in hazırladığı programa uyup bunları hayata geçirmesi kaldı....bu proje programım haricinde bir programım daha var ki,umarım tüm bunları gerçekleştirmek için yeterli vaktim olur...gitmeden önce hepsini halletmem laziyo....

daha çok yazasım var,uzun zaman yazmayınca bir çene düşüklüğü yaşıyor olabilirim..çok da bunaltmadan kimseyi gidiyim ben...

herkese değişim ve yeniliklere açık olma potansiyeli diliyorum efendim....


ıvır zıvır defteri

$
0
0
selamlar hepinize...

yıllardır durmadan çalışan biri olarak şimdi evde oturmak o kadar tuhaf ki....zaman kendini şaşırmış bir durumda önümde akıp giderken ben ne yapacağını şaşırmış bir durumdayım...çalışırken aklımda uçuşup duran planlar,şimdi vakit sıkıntısı olmayan bu zamanlarda sanki askıda duruyor gibi...

yavaş yavaş anlıyorum ki;vakit şıkışıkken araya bir şeyler serpiştirmek daha zevkliymiş :) sanki tüm zamanlar benim olunca cazibesini yitirdi bir şeyler....çalışan tüm dostlar size sesleniyorum; evde oturmaya alışmak için bile zaman gerekiyormuş :))

hani bir önceki postta demiştim ya,54 maddelik bir proje listem var diye...bunlardan bir kaçını yaptım..bir çoğu aptal dikiş makinesi yüzünden iptal etsemmi etmesemmi diye bekleşiyor...henüz karar vermedim...sinirlenip makineyi söktüm :) yağladım,bakım yaptım,tekrar topladım ama hala takır tukur çalışıp beni sinirlendirmeye devam ediyor...tabi bir de dükkandaki sanayi makinesine alışmış olmamın da çok etkisi var...ondan sonra bu teneke gibi geliyor :) neyse....



geçenlerde odayı düzenlerken o kadar çok şey attım ki...ama bir o kadar da varlığını unuttuğum şey buldum :) bazıları o kadar küçükler ki onları muhafaza etmek için bile kafa patlatmak gerekiyor...pinterest'te gezinirken buldugun bu defter yapımı ,sanki derdime deva gibi göründü...karton,kağıt,makas ve yapıştırcımı aldım,geçtim başına...



A4 kağıdını biraz küçülttüm ben ,siz isterseniz tamamını kullanın..uzun kenarını şekilli makasla kestim ama çok da gerekli değil...sonra katlama yeri ortaya gelecek şekilde katlayıp yapıştırdım...bütün kağıtlar bitince bir sonraki aşamaya geçtim...



şu renkli kartonu kağıtlardan bir kaç milim büyük olacak şekilde ikiye böldüm...ama siz uzunlamasına bir karton da kullanabilrsiniz..böylece kesmenize gerek kalmaz...benim anca kesince aklıma geldi :) kestikten sonra hazırladığım kağıtları, sadece ortalarına sürerek kartona yapıştırdım...



kağıtların altlarını yapıştırmama gerk yoktu aslında ama içine küçük şeyler koyacağımı düşünüp aralardan kaçmasın diye işi sağlama aldım:) sonra ikinci kartonu üzerine yapıştırdım ...ama burada biraz dikkatli olmak gerek..aynı hizada değil aşağıya kaydırarak yapıştırmak gerekiyor..çünkü sonra kıvırıp katlamak için pay gerek...



alt payı katlayıp yapıştırdıktan sonra üst payı kıvırıp deldim...açınca akordiyon görüntüsü beni bitirmeye yetti ...içine bir şey koymasam da olurdu yani :))



üzerini azıcak süslemeseydim olurmuydu ? :) olmazdı ....hemen minik incilerden kapıverdim...bir de delikler için mini kurdele....


işte mini cepli defterim hazır...bunun büyük versiyonundan yapmam şart oldu...bir de kağıt şablonlarım var nereye koyacağımı bilemediğim...onlar için süper olur...biraz daha ileri gidip sağdan soldan toplanan yemek tarifleri içinde iyi bir saklama defteri olur diye düşündüm :)

evde olup da kendini projelere kaptırınca iş daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor gibi...insan hem her şeyi yapmak isteyip hemde hiç bir şey yapmak istemez mi? oluyomuş işte :)

ben bir sonraki projenin fotoğraflarını düzenliyip biraz da dışıra çıkıyım..hava nefis...

herkese aydınlık , hava gibi ferah ve güzel bir gün dilerim efendim...

ağaç yakma

$
0
0
merhaba arkadaşlar....

ilk defa evimin dışında bir post hazırlıyorum bugün Turuncu Oda'ya....

anneannem  en küçük teyzeme hamile kalıp doğum yaptıktan 2 ay sonra annem bana hamile kalmış...en küçük teyzemle aramızda 11 ay var yani...olay bununla kalmamış,annem çalıştığı için benim bakımımı anneanneme bırakmış....anneannem bir yanına teyzemi bir yanına beni almış,basmış sütü...basmış sütü...

kendisi süt annem,teyzem de süt kardeşim olmuş :))

geçtiğimiz cumartesi topladım tası tarağı ,Güçlü'yü ,süt kardeşimin evine geldim..uzun zamandır hep çalışıyor oldugumdan ,onunda 3 tane canavar oğlu oldugundan bir türlü bir araya gelememiştik....4 gündür buradayız Güçlü ile...

ama olay benim yatılı ziyaretim değil...olay şu anda mutfağını boyuyor olmam :) tüm mutfağı dolaplarıyla birlikte boyamaya karar vermek bir yana,hiç yapılmamış bir boyama işine daha kalkıştım...bittiği zaman zevkle ve tüm ayrıntılarıyla burada yayınlama iznimizde cepte :)

bugün yayınlayacağım şey de küçük ama etkili bir proje...


malzemeler ise çok çok basit....dışarıdan alınıp kestiğim dallar ve leğim aleti :) ağaç yakmak için özel ağaç yakma makineleri var ama bu da iş gördü işte....dalları dekupajla kestim fakat bunların hazırları da satılıyor,kesecek alet-edevatı olmayanlar hazırlarından da alabilirler...


üzerine kurşun kalemle kalp çizdim...


sonra da başladım yakmaya...bu aletle biraz uzun sürdü (10 dk)  :)) ama ağaç yakma aleti ile çok daha çabuk biteceğinden eminim....



eğer çok ağaç çok kalın kesilmezse böyle delici bir aletle çok kolay deliniyor...ama biraz dikkat...çatlayıp kırılabiliyor da...

isterseniz kolye olarak kullanın,isterseniz üzerine küçük çam ağaçları,kalpler,çiçekler yakıp sıra sıra dizili bir süs yaratın...

bir kahve molası vermiştim,haydi bu postu da yazıyım hemen dedim...kahve bitti,iş çok....boyalar beni bekler ... fırçalarım kurumadan görev başına dönüyorum hemen...

herkese de yeniliklerle dolu bi gün diliyorum efendim....

neler oluyor?

$
0
0
merhabalar....

geçen post yazdığım gibi hayat süt kardeşimde devam ediyor... :)

okuyanlar bilir,mutfağını yeniliyorum...bugün 12.ci gün...ve yarın yapmam gerken ufak tefek işler kaldı sadece...onlar da bitince benim işim bitiyor....

çok uzun sürdü gibi görünüyor ama aslında çok da uzun değil böyle işler için...zaten ilk iki günümüz muhabbetle geçti...o iki günde de boş durmadım,mutfağında çok istediği bir şey vardı...onu yaptım...sonra mutfağa geçtim....

izleyen günlerden birinde de uyandık,kahvaltı,kahve zevki falan derken bir baktık saatler geçmiş...bi kahve daha içelim mi dedi, birbirimize bir bakışımız var ,görmeniz lazım :)) tabiki o gün tüm gün oturduk,tembellik günü ilan ettik :) eee kardeş evi olunca böyle şeyler de oluyor tabi...


ama hep tembellik yapmadım tabi...genelde böyle tezgahların,sandalyelerin tepesinde çalışıp durdum....bazen elimde fırça,bazen zımpara seslenip durdum; "abla bi baksana,abla bi bakıver..." diye 
boyacı ustaları gibi :))



bu arada buraya gelirken Güçlü için endişelerim vardı..ama tüm endişelerimi öyle bir yerle bir ettiki,şaşırdım...nerde beleş,orda yerleşmiş meğer bizim bey efendi....Bay U ile yatmaya bayılıyor....Bay U ne zaman bir yerlerde uyusa Güçlü hemen tepesinde....bunlar Güçlü'nün mutlu anları....ama ona çok zor anlar yaşatan biri daha var....


bu da Bay T.....suya "fu" , Güçlü'ye de "Güçüü" diyor :)...her cümlesinin sonu "di mi?"...o kadar güzel telaffuz ediyor ki,Güçlü'nün adını Güçü olarak değiştirmeyi bile düşünür oldum :) Bay U Güçlü'den ne kadar çekiniyorsa ,Bay T o kadar korkusuz....sürekli ağzının içinde,tepesinde...ya sıkıştırma peşinde ya da ille oyun oynatma....ben Güçlü'yü biraz fazla sıkıştırsam hemen bir pati yerim ama Bay T ne yaparsa yapsın kılı kıpırdamıyor...çok sıkışırsa söylene söylene mutfağa yanıma kaçıyor...o zaman anlıyorum ki sıkıştırılmış :)) eeee herkes payına düşeni yaşıyor...Güçlü'ye de Bay T düştü :))


akşamları da boş durmuyorum...elimde bunlar oyalanıp duruyorum...bol bol pinterest'te averelik ediyorum....çalışırken gezemediğim ne varsa geziyorum doyasıya....bi de bol miktarda yiyip içiyorum...10 günde öyle kilo aldım ki...sağ olsun süt kardeşin mutfağı da fena...elini neye değdirse lezzetlenir,bir tabakla yetinemezsin....hal böyle olunca kilo almak da kaçınılmaz...neyse ki nasıl kilo vereceğimi çok iyi bilirim :))

mutfağımız yarın bitiyor...daha doğrusu benim mutfaktaki işim bitiyor...sonra yapılması gereken bir şey daha kaldı..ondan sonra bitmişin fotoğraflarını çekmek ve sizlerle paylaşmak kalıyor geriye...

bir aksilik çıkmazsa bundan sonraki postum,mutfak yenileme maceramız olacak....

en kısa zamanda görüşmek dileğiyle ,mutlu geceler olsun efendim.....

mutfak yenileme

$
0
0
iyi geceler herkese

öncelikle bu kadar geciktiğim için özür diliyorum..ama okudukça anlayacaksınız,hak vereceksiniz bana :) bugün şöyle uzun uzuun yazıcam haberiniz olsun...ister okumadan geçin,ister okuyun ama yazmam gerek...iş büyük ve uzun olunca macera da fazla oluyor ister istemez...

hemen ilk resimle başlıyım...çünküm bu öncesi fotoğrafının bile bir macerası var :)


dürüst olucam size...aslında ben öncesi fotoğrafını son anda akıl edebildim...ne hazin olurdu dimi? hiç olmamasındansa böyle bile olmasını tercih ederim....gördüğünüz tüm dağınıklık tarafımdan yaratılmıştır :) dolaplardan birinin içinde bir tamir işi vardı..önce o hallolsun dedik...ben dolabı  boşaltınca tezgahın üzeri işgal oldu tabi...yetmedi,kahvem yakınımda olsun diye kahveyi,fincanımı dizdim...o da yetmedi bi de dolap kapağına poşet astım,dakika başı kim çöp kovasıyla uğraşacak ...pratiklik iyidir çalışırken :)) süt kardeş ben boyaya başlayana kadar öncesi fotoğrafını görmemişti...gösterir miyim...göstersem tezgahı toplatıcak bana yeniden fotoğraflatıcak :)) ne zaman boyaya başladım,o zaman gösterdim...fırçamı da yedim,oturdum aşağıya :)) 


hani demiştim ya ilk iki gün mutfağında istediği bir şey vardı,onu yaptım diye...işte o iş buydu...kiler dolabının yan tarafını boydan boya kara tahta yaptım...açılış tabi ki Bay T'den:)) hazır küçük beyden bahsetmişken geçen sefer yazmayı unutmuşum.. "Y" leri "L" olarak söyleyip koparıyo insanı...örnek ; "siybel aba (bazen teyze) men de boya lapabiliymiyim?" :)) bende cevap hiç değişmedi tabi "LAPAMAZSIN!" :)) bir de rumlar gibi "ı" harfi yok adamda....asla "tamam mı" duyamazsın, "tamam Mİ" :)) bazen Bay U ile birlik olup tüm ev halkını çileden çıkartsalar da varlıkları bile başka bir enerji...Allah bathlarını açık etsin her daim....üçünün de ....bir de 12 yaşında bir Bay A var...onu görmediniz siz...


işte bu da diğer yakışıklım...ilk göz ağrısı...fena zeki...biraz fazla olabilir:)) büyüdü ya...pek sarılmaz,öpmez...ama sen yapışınca izin veriyor hiç değilse:)) bende sizleri çok seviyorum canlarım benim...


nerede kalmıştık...oradan devam edelim...boya işine başlamadan önce kardeşle verdik kafa kafaya...onun sapı,bunun çöpü demedik...tüm ayrıntıları düşündük...mesela dolaplar beyaz olacaktı da....spotlar ne olacaktı? ya kulplar? ya da yerler? yapıldı efendim...hepsi yapıldı....


ve Sibel iş başında....ilk kat gördüğünüz gibi başladı...biliyorum sorular gelecek,kimse sormadan ben yazıyım hemen...bu saatten sonra da soru gelirse cevaplamam,peşin söyliyim...okumaya üşenmeyin...ben yazmaya üşeniyormuyum....kullandığım boya dyo dyomat mat dekorasyon boyası....2,5 lt lik aldık...tüm mutfağa 5 kat (ince) geçtikten sonra bile arttı...25 kaşık derz dolgusu ile 1,5 saat karıştırdım....kestirme fırçasıyla dolaplara sürüp ,rulo fırça ile üzerinden geçtim...


soldaki resim üçüncü kat....sağ üstteki resim de 5.kat...ben çok ince ince çalıştığım için 5 kat...yoksa siz 3 katta da kapatabilirsiniz...sağ alttaki resim de zımparadan sonraki hali...zımpara olarak 188 kulandım...


bu resmi geçen posttan hatırlıyorsunuz zaten...hepsi zımparalandı...sonuç gayet güzeldi...ne pütür,ne bişey...ama şu İkea'nın balmumu cilasına gelince sıra tüm iş cortladı...hem görüntüyü bozdu hem de rengi....işte bu yüzden kendimin kullanmadığı bir şeyi tavsiye etmeyi sevmiyorum...dolapları kırık beyaza çevirdi...zaten sonrası fotoğraflarda fark edersiniz....haftaya gidip düzelticem..üzerine bir kat yağlı boya geçicem,mat beyaz....bileydim alırdım parke cilamı kolumun altına öyle giderdim...o postu da kaldırıcam haberiniz ola...elif'e de mail attım,daha dönmedi...anlayacağınız olaylar olaylar .....


demiştim işte ayrıntıları da halletik diye...ne güzel görünüyo dimi....bence bir şeyi ortaya çıkaran şey kesinlikle ayrıntılar....


ve yavaş yavaş bitmişe doğru ilerleyelim....tabi ki hemen bana bir kek pişirildi :)) ohhh hepimizin ellerine sağlık....aksesuarlar da ortaya çıkınca mutfak pek bir şenlendi....gerçi daha tezgah ve tezgah seramikleri değişecek ama o kadar bekleyemezdim :) bu kadar beklememizin sebebi ise yerlerdi...


ama ne olur siz söyleyin...değmemiş mi beklediğimize...inanın bende gün aşırı aradım durdum,bitmedi mi diye....o kahverengi yer fayanslarıyla yayınlamak istemedik...aslında tezgah ve tezgah fayanslarının haricinde davlumbaz,avizeler,masa,sandalyeler,duvar boyası da olucak ama mümkün değildi öyle bir bekleyiş...aklımı kaçırırdım herhalde :)) ama kardeş söz verdi...hepsi bitince en son halini de yayınlıycam :) he he....


yine de güzel oldu...beyazı boşuna sevmiyoruz işte...bir an da değiştiriveriyor her yeri...



ah bu yerler yok mu bu yerler...bittim....inanın kendi mutfağım değişmiş kadar mutlu oldum baktıkça....aslında önce yerleri boyamaya karar vermiştik...uzun uzun da araştırdık...ama boya işi uzun sürünce daraldık ikimiz de..kafaya takıldı...siyah-beyaz dama olacak....kardeş de dedi ki zaten yaptıracaktım...biraz erken olsun...yaptırdı gitti valla...iyiki de yaptırmış...bizi 4-5 gün bekletti ama değdi....


bu vazoyla çiçekleri görüntülemeseydim aklım kalırdı...ikisi de ayrı güzel...ikisi de ayrı bakılası....yeni mutfağına da pek yakıştı...


güle güle kullan canım kardeşim...hakkım sonuna kadar helaldir....sen de helal et....baktıkça beni hatırla,hatırladıkça gülümse...hep mutlu saatlerin olsun yeni mutfağında....birde öncesi sonrası yapalım da mutfak yenileme maceramız tam olsun...




artislik bir poz vermeden bitirseydim de kendime ayıp ederdim :))

herkesin gönlündeki yenilikleri hayatına geçirmesi dileğiyle gidiyorum efendim...

mamalar

$
0
0
bazen merak ediyorum....

Güçlü benden daha mı ünlü diye:)) onun sayesinde bir sürü harika insan tanıdım...evdeki dostluğu yetmiyor,bir de dost edinmemi sağlıyor...canım arkadaşım benim...zaten öyle de severim ben onu "benim güzel arkadaşım" derim....


baksanıza şu güzelliğe,nasıl sevmiyim...

bu ara boş zamanım fazla olduğundan o kadar çok geziyorum ki nette...paylaşmak istedim sizlerle...aranızda bir çok hayvan dostu oldugunu biliyorum...


burayı mutlaka bir ziyaret edin derim...

tüm kedi maması markası seçeneklerine buradan  ulaşabilirsiniz...benim en detaylı incelediğim bölümdür genelde...bence tek tip beslenen dostlarımız için mamanın önemi tartışılmaz...hem protein hem vitamin açısından gerçekten önemli ....keşke bize de böyle herşeyi içinde mama yapsalar :) ayrıca bu açıklama sayfasını da çok beğendim...tüm markaların aynı anda kaleme alındığı fazla yazı bulamazsınız...

Güçlü bey Royal Canin yerdi ilk zamanlarda...sonra hastalandı bir ara...serum falan verildi...o zaman mamasını yememeye başladı,biz de değiştirdik... bu arada hemen söyliyim,burada Royal Canin'i de uygun buldum fiyat olarak...sonra Pro Plan'a geçtik...baktık onu yiyiyor,ses etmedik,devam ettik...aradan bir yıl geçince bir daha hastalandı...hoooop mama yine değişti...First Class'a atladık...neyse ..şimdi onunla devam ediyoruz :) zaten başka bir şey yediği de yok..veterinerimiz yaş mama da yesin diyor ama yedirebilene aşk olsun :) uzun lafın kısası bunlardan başka bir sürü daha alternatif var site de...siz de bir bakıverin dedim...

birde şu isim künyelerine bakın ne olur...çiçek yıldız ve ev temalı seçeneklere bayıldım..ama kalplisi,kemiklisi de var :)  '98 yılından beri kedi besliyorum aralıksız...hiç tasma kullanmadım ama bunları görünce alasım da gelmedi değil...ne güzeller...hastayım zaten pet ürünlerine...

ne zamandır Güçlü'nün taşıma sepetini değiştirmeyi düşünüyordum...bunları görünce hemen aşık oldum...ilk fırsatta alınacaklar listeme ekledim hemen...ama bizim dombili sığarmı ki? 

bi de uzun zamandır şu otomatik sürekli akan su pınarlarından istiyordum  ama çok pahalı geliyordu...nihayet burada buldum sanırım uygun fiyatlı bir tane :) su çok önemli çünkü onlar için..mesela ben günde üç kere suyunu değiştiririm...değiştirmezsem içmez bey efendi..vızıldanır hemen....amaaan tek tripleri bu olsun...razıyım ben :)

valla gezdikçe kendimi kaybettim ben..tasmalar,isimlikler,çantalar,mamalar,yataklar,tırmalamalar derken geldim en sona...oyuncaklar...hastayım kedi oyuncaklarına....aslında şüpheniyorum ...galiba Güçlü için gezmiyorum ben buraları :))ama şunlara baksanıza...nasıl sevmiyim ....


ve son olarak fırsat ürünlerine de bakmayı ihmal etmeyin...royal canin'in 12 kg luk mamasının fiyatını görünce şok oldum çünkü...çok güzel indirim yakalanabilir buradan...bütün sayfaları gezdim ...tabi bir kedi sahibi olarak çoğunluk olarak onları ilgilendiren kısımlarda daha çok vakit harcıyorum..ama köpek dostlar için de harika şeyler var...bahçeli bir evim oldugunda bir köpek de almak istediğimden mutlaka oralarda da gezerim:)

sizde gezin...ister kedi-köpeciğiniz için ister kendiniz :)

mutlu hafta sonları olsun tüm dostlarımızla beraber

neşeli bir gün diliyorum efendim....

Viewing all 96 articles
Browse latest View live